Diyabetik ayak yaralarının tedavisindeki temel amaç yaranın kapanmasını sağlamaktır. Diğer bir deyişle, iyileşmeyi hızlı şekilde sağlamak için diyabetik ayak ülserlerinin erken aşamada tedavisi amaçlanmalıdır.
Avrupa Yara Yönetimi Derneği (EWMA), diyabetik ayak için yara bakımında tekrarlanan debridman, sık muayene, enfeksiyon kontrolü, yaranın nem dengesinin dikkatle korunması gerektiğini belirtmektedir.
Etkili ayak sağlığı ve bakımı hastalar ve sağlık uzmanları arasındaki iş birliği ile sağlanır.
İçindekiler:
Diyabetik ayak yaralarının tedavisi ortopedi merkezlerinde, ayak ve yara bakım ünitelerinde yapılabilir.
Diyabetik ayak ülserinin altın standartı içinde yaranın debridmanı, enfeksiyonun önlenmesi ve tedavisi, yük bindirmeme (off-loading), pansuman gibi yöntemler bulunur.
Debridman, kalan sağlıklı dokunun iyileşme potansiyelini arttırmak için ölü, hasarlı veya enfekte olmuş dokunun tıbbi yöntemle uzaklaştırılmasıdır.
Debridman bir kerelik bir prosedür olabilir veya yara yatağının bakımı için tekrarlanması gerekebilir.
Diyabetik ayak yaralarının tekrar eden debridmanı ayak yaralarının iyileşmesini hızlandırır.
Debridman, yüzeydeki nekrotik dokuları uzaklaştırmak için tüm kronik yaralarda genelde önerilen bir yöntemdir, granüle doku üretimini teşvik ederek iyileşmeyi arttırır.
Diyabetik ayak ülserlerinde doku yönetimi için altın standart sayılan tekniklerden biri; neşter, makas gibi aletler ile yapılan lokal ve keskin cerrahi debridmandır.
“Keskin yöntem” olarak da bilinen cerrahi debridman, ölü dokunun çıkarılmasında hızlı ve etkilidir.
Kırmızı veya koyu pembe (granülasyon dokusu) görünümü olan sağlıklı dokuyu korumak için özel dikkat gösterilmelidir. Ucu 45o açıya olacak şekilde bir neşter yardımıyla tüm cansız dokular çıkarılmalıdır.
Cerrahi debridmandan önce vasküler durum daima belirlenmelidir. Şiddetli iskemiden şüpheleniliyorsa, vasküler muayene yapılana ve gerekirse revaskülarizasyon prosedürüne kadar debridman ertelenmelidir.
Debridmanın Faydaları Arasında;
Yeşil şişe sineği olarak bilinen sinek larvalarının biyolojik debridman amaçlı kullanıldığı yöntemdir.
Sinek larvaları, yaradaki ölü dokuları parçalayarak debridman sağlayabilir ve yarada bulunan patojenik organizmaları hızlı şekilde uzaklaştırabilir.
Bu yöntem 1930-1940’lı yıllara kadar dayanmakta olup ilerleyen yıllarda yerini daha çok antibiyotiklerin kullanımı ve cerrahi debridmana bırakmıştır.
Larva tedavisinin diyabetik ayak ülseri tedavisinde etkili olduğu gösterilmiştir. Bununla birlikte, larvalar kallusu çıkaramadığı için nöropatik diyabetik ayak ülseri için tek debridman yöntemi olarak önerilmez.
Kollajenaz, papain, streptokinaz ve streptodornaz kombinasyonu ve dekstranlar dahil olmak üzere çeşitli enzimatik ajanlar kullanılarak elde edilebilir.
Bunlar sağlıklı dokuya zarar vermeden nekrotik dokunun çıkarılmasına yardımcı olur.
Yara ortamının nem dengesini sağlayan pansumanların kullanımını içerir.
Böylece savunma mekanizmaları (nötrofiller, makrofajlar) vücudun enzimlerini kullanarak canlılığını kaybetmiş dokuları temizleyebilir.
Otoliz, hidrokolloidler, hidrojeller ve filmler gibi uygun pansumanların kullanılmasıyla arttırılır. Otoliz yüksek derecede seçicidir ve çevresindeki cilde zarar vermekten kaçınır.
Otolitik debridman devitalize dokuyu yumuşatmak ve çıkarmak için nemli bir yara örtüsü kullanan doğal bir süreçtir.
Ek olarak, iskemi veya kuru kangren varlığında nem tutucu pansumanların uygulanması önerilmez.
Bu yöntem, genel olarak ülserleşmiş bir bölgeden basıncı tahliye etme, yara üzerindeki yükü azaltma işlemidir.
Ülser alanındaki yükün boşaltılması, ayak tabanındaki ülserlerin iyileşmesi için son derece önemlidir. Çalışmalar, yüksek plantar basınçların diyabetik hastalarda ülser gelişimine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Mevcut herhangi bir ayak deformitesi, diyabetik periferik nöropati ve taban üzerine yük binmesi ülserasyon olasılığını artırabilir.
Yaranın kapanmasından sonra bile, ayak üzerinde yüksek basınçlı bölgelerde yük azaltılmadığında iyileşmiş bir ayak ülserinin tekrarlama riski yüksektir.
Diyabetik ayakta yara bölgesi üzerindeki yükü azaltmak için ayakkabıya benzeyen çeşitli kalıplar kullanılır. Bunlar çıkarılabilir veya çıkarılmayan tipte olabilir.
Nemli dengesinin sağlandığı ortamda ülserler daha çabuk iyileşir ve enfeksiyon bakımından daha az risk taşır. Tek istisna, enfeksiyon ve ıslak kangrene dönüşümü önlemek için nekrotik alanın kuru tutulması gereken kuru kangrendir.
Bir yaranın eksüdası (yara sızıntısı) sitokinler, trombositler, beyaz kan hücreleri, büyüme faktörleri, matris metaloproteinazlar (MMP’ler) ve diğer enzimler bakımından zengindir.
Bu faktörlerin çoğu fibroblast, keratinosit proliferasyonu ve anjiyogenez yoluyla iyileşmeyi teşvik ederken, bakteriler tarafından üretilen lökositler ve toksinler gibi diğer faktörler iyileşme sürecini engeller.
Pansuman; diyabetik ayak ülserinin oluştuğu bölgede öncelikle nem dengesini sağlamalıdır.
Pansuman seçimi kapsamlı bir hasta ve yara değerlendirmesi ile başlamalıdır. Dikkate alınması gereken faktörler şunlardır:
İdeal Pansuman |
Kirletici maddelerden arındırılmalı |
Fazla yara sızıntısını ve toksik bileşenleri uzaklaştırmalı |
Yara-Pansuman ara yüzünde nemli bir ortam sağlayabilmeli |
Mikroorganizmalara karşı geçirimsiz olmalı |
Gaz (Hava) değişimine izin vermeli |
Kolayca çıkarılmalı ve etkili olmalı |
Büyüme faktörleri de son yıllarda diyabetik ayak yaralarında tedaviye yardımcı yöntemlerden biri olmuştur.
PDGF-beta (becaplermin) enfekte olmamış diyabetik ayak ülserlerinin tedavisi için topikal bir tedavi olarak geliştirilmiştir. Haftalık debridman ile birlikte günde bir kez jel şeklinde uygulanabilir. Ancak, becaplermin fazla kullanımı, kanser riskini arttırdığına dair sonuçlar da mevcuttur.
Trombosit açısından zengin plazma (PRP), hastanın plazmasından çıkarılan ve ülser bölgesine kolayca uygulanabilen yüksek trombosit konsantrasyonu içeren otolog bir üründür. Bununla birlikte, ülser iyileşmesinde bu yöntemin olası faydalı etkisini desteklemek için daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç vardır.
Epidermal büyüme faktörü (EGF) iyileşmeyi desteklemek için epitel hücreleri, fibroblastlar ve düz kas hücrelerine etki eder.
Bunlar gibi büyüme faktörlerinin yara iyileşmesini hızlandırıcı etkileri araştırılmaya devam edilmektedir.
Diyabetik ayak ülserinin tedavisinde yara dokusunun debridmanı, enfeksiyon yönetimi, ülser üzerine yük bindirmeme gibi yöntemler altın standartı oluşturur. Hiperbarik Oksijen Tedavisi (HBOT) ise diyabetik ayak yaralarının tedavisinde etkili bir ‘yardımcı tedavi’ yöntemidir.
HBOT ile kandaki oksijen miktarı artar, böylece iyileşmesi gereken alanlara ulaşan oksijen miktarı da artmış olur.
Standart yara bakımına rağmen ayak ülseri iyileşmediğinde, hastalar hiperbarik oksijen tedavisi gibi ek tedavileri deneyebilir.
Uygulama Şekli: Hiperbarik oksijen terapisinde, hasta özel bir oda veya bölmede bulunur (hiperbarik odalar), buradaki atmosferik basınç arttırılırken hastaya aralıklı olarak % 100 oksijen solutulur.
Çeşitli uygulama yöntemleri bulunduğu gibi tedavi genelde 30-40 seans sürer. Örneğin; hastalar 4-6 hafta boyunca, haftada ortalama 5 kez kliniği ziyaret ederek yaklaşık 90 dakika boyunca hiperbarik bir odada otururlar.
– Oksijen, doku büyümesi için gereklidir..
Hastalar bu yöntemin,
Olası riskler;
Bir vakum cihazı kullanarak negatif basınç oluşturan, devamlı veya aralıklı subatmosferik basınç uygulayan bir terapi sistemidir. Vakum sistemi yaradan çıkarılan sıvının toplandığı bir toplama kabına bağlıdır, böylece yara iyileşmesi desteklenir.
NPWT;
Biyomühendislik ürünü yapay deriler (Bioengineered skin-BES), özellikle son on yılda diyabetik ayak yaralarının tedavisi için yeni bir terapötik araç olarak kullanılmaya başlanmıştır.
Bu yöntem; büyüme faktörleri ve sitokinlerin üretimini arttırmak amacıyla yaraların hücre dışı matriksi (ECM) yerine geçer ve böylece yara iyileşmesini sağlar.
Yapılan denemeler göstermiştir ki, biyomühendislik üretimi deriler, enfekte olmamış diyabetik ayak ülserlerinin tedavisinde yara bakımı için umut verici bir ek tedavi yöntemidir.
Ancak bu tedaviden önce ayaktaki ülser bölgesi enfeksiyon veya osteomiyelit içermemelidir.
Bakteriyofaj, bakterileri enfekte eden bir virüs türüdür. Aslında, “bakteriyofaj” kelimesi “bakteri yiyen” anlamına gelir. Faj tedavisi belirli durumlarda çok etkili olabilir ve antibiyotiklere göre bazı avantajlara sahiptir.
Faj Terapi; Diyabetik ayak ülseri olan hastalarda alternatif bir tedavi yöntemi oluşturur.
Ayrıca uzun süreli antibiyotik kullanımı diyabetik nefropati ve karaciğer yetmezliğine neden olabileceğinden sağlığı etkileyebilir.
Diyabetik Ayak Ülserinde Faj Terapisi Önceliği:
Bakteriyofaj tedavisi için prosedür genel olarak aşağıdaki gibidir:
Polonya, Fransa, Rusya ve Gürcistan gibi ülkelerdeki çoğu cerrah deneyimi, enfekte ayak ülserlerinin bakteriyofaj tedavisi ile güvenli ve etkili bir şekilde tedavi edilebileceğini göstermiştir.
Enfekte kronik ülserlerin tedavisinde, faj preparatlarının uzun süreli uygulanması (birkaç haftaya kadar) olumlu klinik etki sağlamaktadır.